Showing posts with label 2010. Show all posts
Showing posts with label 2010. Show all posts

Album Of The Month: Spiral Shadow by Kylesa



01. Tired Climb
02. Cheating Synergy
03. Drop Out
04. Crowded Road
05. Don't Look Back
06. Distance Closing In
07. To Forget
08. Forsaken
09. Spiral Shadow
10. Back and Forth
11. Dust


Total playing time 40:11


Geçtiğimiz sene "Static Tension" ile büyük başarı yakalamış
ABD' li Hardcore / Sludge grubu Kylesa,
Season of Mist etiketiyle yayınlanan ve çıkış tarihi 26 Ekim olan 5. stüdyo albümleri
"Spiral Shadow" ile yine zirvede.

Phillip Cope ve Laura Pleasants'ın gitar ve vokallerde yeraldığı grubun
en dikkat çekici yanı iki davulcuya (dual drum) sahip olması.


Çift davulcunun uyumu için ayrı bir parantez açmak gerekir. Bazen aynı ritmi çalsalar da, farklı ritmlerdeki varyasyonları parçalara ayrı bir hava katmış.
Albumun genel havasının orta tempoda parçalardan oluştuğunu söylemek mümkün.

"Tired Climb" davulla birlikte doğu ezgilerini anımsatan melodiyi duyduğumuz introyla başlayıp daha sona hareketleniyor.
Melodik-groovy yapıdaki parçanın, açılış parçası olarak seçiminin yerinde olduğunu düşünüyorum.
Aynı melodik yapıyı yeryer enstrumental kısımları bulunan “Crowded Road”, “Forsaken”, ve “Spiral Shadow” parçalarında da görüyoruz.
"Drop Out" parçasında hem hardcore hem de stoner etkileşim görülmekte.
'Don't Look Back' parçası ise kuşkusuz albümün en öne çıkan ve radyolarda hit olması muhtemel bir parçası.

Kapak için de ayrı bir parantez açmak gerekir ki;
resmedilen sarmal döngü ve içinden çıkılmaz girdap, albumun genel konseptini besler nitelikte başarılı bir çalışma olduğu kanaatindeyim.


Pek dinlediğim bir tarz olmasa da, albumu baştan sona dinlemeden edemiyorum. Enslaved albümüyle birlikte yılın albümü olmaya aday. Nerdeyse bütün parçalar ayrı bir güzel.

Favorilerim; akılda kalıcı melodisiyle 'Don't Look Back' ve Laura'nın vokal yaptığı, Pearl Jam parçalarını anımsatan oynak ritmli "To Forget".
Diğer sevdiklerim, albumdeki en ağır ve düşük tempolu parçalar arasında sayılabilecek "Forsaken" ve kapanış parçası "Dust".

Album Of The Month: Axioma Ethica Odini by Enslaved



01. Ethica Odini
02. Raidho
03. Waruun
04. The Beacon
05. Axioma
06. Giants
07. Singular
08. Night Sight
09. Lightening

Bu ay black metal kökenli gruplar dinleyeceğimi geçen aydan öngörmezdim.
Albumden önce çok eleştirilen son Dimmu Borgir albumunu sevmeye çalışıyordum. Ki kritiklerde tam puan alıp yapılan olumlu eleştirilerle beni meraka iten Enslaved ın yeni albumunu edinene dek.

"Axioma Ethica Odini" grubun 11. studyo albumu. Çıkış tarihi 27-28 Eylül olan album Avrupa'da Indie Recordings, Amerika'da Nuclear Blast etiketiyle piyasada.
Tür olarak basit bir tanım yapılamayacak kadar geniş yelpazeye, kritiği de onu anlatamayacak kadar yetersiz kalabilecek zenginlikte bir album.
Genelde yazılan 'psychadelic post-black metal' olsa da, benim hoşuma giden tanım 'gray metal" denmesi oldu.
Gerçekten de grubun müzikal evriminden sonra şu söylenebilir ki artık Enslaved albumleri salt BM dinleyicisine hitap eden albumler değil.
"Vertebrae" ve "Isa" da bu sinyali almıştık. Ama "Axioma Ethica Odini" kanımca en iyi, en oturmuş Enslaved albumlerinden. Kesinlikle yılın albumu olmaya da aday.

Progresif/jazz öğelerin yanısıra, geçişlerde düz vokalleri duyduğumuz, klasik Enslaved sert ve 'heavy' rifflerine ve black metal altyapısına,
tekdüze devam etmeyen parçalara, sert ve agresif havasının yanında hüzünlü ve karamsar melodilere sahip bir album.


"Waruun" klasik Enslaved seri rifflerine sahip, BM hırçın vokallerin yanında temiz düz vokalleri duyduğumuz, melodik yapılı, kapanışı doomvari olan bir parça.
Ki agresif heavy gitarların yarattığı dehşetin yanında o karanlık ve kasvetli havayı hemen hemen tüm parçalarda solumak mümkün.
Misal "Giants" ise Sabbath etkisinin hissedildiği, Layne Staley ı anımsatan vokaller duyduğumuz ağır tempolu bir doom parçası.

Vokalist Grutle Kjellson için de bir parantez açmak gerekir ki tüm vokal yeteneklerini bu albumde gözler önüne sermiş.
Ancak düz vokalleri sanırım o değil, klavyeci Herbrand Larsen yapmakta. (Vertebrae' de öyleydi)

Genelde bu türden progresif album kritiklerinde alışık olduğumuz benzetme "Opeth gibi olmuş" cümlesidir.
Ama bu basite kaçmaktır. İlla bir benzetme veya etkileşim yapılacaksa da,
Enslaved gibi köklü bir geçmişi olan bir grup için kanımca daha kapsamlı bir etkileşimden söz etmek daha doğru olur.
Bu da PINK FLOYD ve KING CRIMSON olmalıdır. "Vertebrae"de de bu etkiyi hissettiğimiz gibi burada da örneğin "Lightening" parçasında bunu hissediyoruz.
Ambient atmosfere sahip enstrumental parça "Axioma" için de aynı etkileşimden söz etmem mümkün.


Eski fanlarını üzer mi bilinmez ama "Axioma Ethica Odini" de ara ara geçmişe göndermeler yapılmasının yanında,
grubun bu müzikal evrimiyle yeni hayranlar kazandığı ve kazanacağı aşikar.
 Bulmaca gibi bir album. Sindirimi zaman alabilir...

Rock n Stars Günlüğü ve Pilli Bebek fiyaskosu

Öncelikle itiraf etmeliyim bir belediyeden hele hele sınırları içerisinde bulunduğum Yenimahalle Belediye'sinden bu çapta bir festival beklemiyordum.
Festival in büyüklüğünden kastım, her ne kadar ben dinlemiyor olsam da ülkemin en sevilen rock gruplarının sahne alacak ve bunun 3 güne yayılcak olmasıydı.


Pek fazla reklamının dönmediği aşikar, ki bana arkadaşım haber verdiğinde ilk günü geçmekteydi bile...
Fakat Yenimahalle Belediyesi belki de politik davranıp, bunu sadece 'Yenimahalleliler bilsin yeter' diye düşünmüş olabilirler, öyleyse birşey denemez=)


Biz ise Festivale 3. günü Pilli Bebek izlenir düşüncesiyle 5 kişilik arkadaş grubuyla iştirak ettik. Hasta olmam nedeniyle mekanı beğenmedim. Dondum. Ki gruplar sahnedeyken de biz yaktığımız bidonun çevresinden ayrılmadık yakılabilecek çöp aradık durduk=)


2. olumsuzluk yaş sınırı meselesiydi. Rock festivalindemiydik yoksa 23 nisan şenliklerinde mi anlam veremedim. İçkilerin su gibi tüketildiği bir ortam ve dört bir yanımda 14-15 yaşlarında ergen tipler...
Gerçi festivali ilk günden takip eden arkadaşlarla sohbet sırasında öğrendim ki, 3. gün, önceki günlere nazaran aksaklıkların minimuma indirildiği günmüş...
3. olumsuzluk ise (Festivali düzenleyenlerle ilgisi varmıdır bilmiyorum) orda asıl bulunma nedenimiz olan ve sahneye çıkması gerektiği saatten 3 saat sonra "altyapı eksikliği" gibi leyleklerin bile 'hastır' diyeceği bir mazeretle sahneye çıkmayacağını öğrendiğim pilli bebek!
Bizdeki kaprisin elin gavur sanatçılarında olmadığının farkındayım ama böyle bir ortamda bu kadar soğuk havada, hasta halimde 3 saat bekletilirsem, sonra da hayal kırıklığına uğratılırsam doğal olarak ana avrat söverim, ki öyle yaptık...


Gözlerimiz ister istemez Pentagram ı aradı fakat onların yeni album kayıt aşamasında olduklarını duydum.




Sonuç olarak bundan sonraki festivallerde yaş sınırı olması ve mekanın havaya göre daha uygun seçilmesi gerekliliklerinin altını çizerek,
bu kadar sanatçıyı biraraya getirip cüz i bir ücretle izletmeyi başaran Yenimahalle Belediyesi' ne ve emeği geçen sponsor firmalara yürekten teşekkür ediyorum. Umarım devamı gelir ve diğer belediyelere de örnek olur...

Album Of The Month : Rubicon by Tristania



01. Year of the Rat 4:36
02. Protection 4:36
03. Patriot Games 3:27
04. The Passing 4:48
05. Exile 4:26
06. Sirens 4:28
07. The Emerald Piper (Bonus Track) 3:06
08. Vulture 3:43
09. Amnesia 4:54
10. Magical Fix 4:21
11. Illumination 8:13


***
Tristania, kadrosu sürekli değişen, bu anlamda istikrarı bir türlü gösterememiş
fakat "gothic" kelimesinin geçtiği heryerde karşımıza çıkması olası bir grup.
2007 yılında ayrılan Vibeke Stene' nin yerine bayan vokalleri yapan Mariangela "Mary" Demurtas' la yapılmış ilk album.





Diğer yeni Tristania üyeleri;
Gitarist Gyri Smørdal Losnegaard,
Bas gitarist OleVistnes,
Baterist Tarald Lie

...ve Trail of Tears ve Green Carnation'da düz vokalleri yapan
ve katılımına pek sevindiğim Kjetil Nordhus
(Bu adam nereye gitse o grubu dinliyorum. Bir insanın sesi bu kadar huzur verici, bu kadar pürüzsüz olabilir).


Asıl kadroda ismi yok gözükse de albumde yine Østen Bergøy' un tok sesinden faydalanılmış ("Patriot Games", "Exile", "Sirens", "Illumination") İyi de olmuş diyebilirim. Hem vokal çeşitliliği, hem de her parçada aynı vokal monotonluğuyla karşılaşmamak açısından.

Vibeke' den sonra olaya 1-0 yenik başlayan Mariangela, genel olarak erkek egemen vokallerin olduğu albumde biraz geri planda kalmış olsa da, vokal yaptığı parçaları fena bulmadım.

Mary' nin sesi belki çok etkileyici bulunmayabilir fakat album konseptine bakıldığında sırıtan bir durum sözkonusu değil.


Ama kanaatim o ki, Mary nin sesi duygusal parçalarda daha iyi gidiyor sanki... Bknz; 'Amnesia'.


Parçada Mariangela berrak vokaliyle büyülerken, duet yaptığı Nordhus' un hüzünlü vokaline nakaratlarda melodik klavye ve violin eşlik ediyor.
Albume violiniyle katkıda bulunan konuk Pete Johansen in eşlik ettiği bir diğer parça 'The Passing',
Lacuna Coil in ilk dönemlerini anımsatan ağır tempolu, karanlık bir parça (parça 3. dakikasından sonra violin sayesinde kısa süreli Apocalyptica havasına bürünüyor).

'Rubicon' gerçekten üzerinde çalışılmış, boş olmayan bir album. Albumde dinledikçe daha da bi sevdiğim parçalar var. (Örneğin ilk dinlemelerimde esgeçtiğim 'Magical Fix' parçası bunlardan biri=P)


'Protection' akılda kalıcı melodisiyle albumde en sevilen şarkılardan biri olacaktır.
Yeryer Blackmore's Night ve Evanescense
dinliyormuş hissi verse de, parçanın son bölümlerindeki
hırıltılı vokaller (Anders Hidle) pop dinleyicilerini uzaklaştırmak
için yeterli olabilir=)


'Vulture' Mary nin vokal yapmadığı, aynı zamanda albumdeki favorilerimden olan parça melodik nakaratıyla Therion' un eski dönemlerini anımsatttı. (Nakarat kısımlarında geriden gelen uzun havamsı ses yanılmıyorsam konuk vokalist Sigmund Olgart Vegge' a ait. O da hoş olmuş.)


Albumdeki diğer favorilerimden 'Exile' melankolik dizelere sahip ve kolay sevilebileceğini düşündüğüm etkileyici bir parça.


Hızlı temposunun yanısıra koro vokalleriyle dikkat çeken ‘Patriot Games’ melodik yapılı bir Gothic Metal parçası.


'Sirens' de Nordhus un eşsiz bariton sesine Mary nin eşlik ettiği kısımlar harikulade ve Kjetil in grupta neden yeraldığını özetler nitelikte.


Kapanış parçası 'Illumination' Sert gitarlar ve agresif vokallerle kesinlikle 'son'a uygun ölümcül bir Tristania çalışması.


Ne eski Tristania bekleyin, ne Vibeke...

Albumun tadını çıkarın!



Album Of The Month: What Lies Beneath by Tarja



Disc 1:

 01. Anteroom Of Death (feat. Van Canto)
02. Until My Last Breath
03. Dark Star (feat. Phil Labonte)
04. Underneath
05. Little Lies
06. Rivers Of Lust
07. In For A Kill
08. Montañas de Silencio (exclusive U.S. track)
09. Falling Awake (feat. Joe Satriani)
10. The Archive Of Lost Dreams
11. Crimson Deep

Disc 2:

01. We Are
02. Naiad
03. Still Of The Night (Whitesnake Cover)

Ağustos sonunda Universal Music etiketiyle yayınlanan "What Lies Beneath",
Tarja Turunen' in 3. studyo albumu.
Tarja nın vokal stilini her albumde geliştirdiği, farklı tarzlarda da sesini başarılı kullanabildiğini
ve gün geçtikçe de bu anlamda kendini yenilediğini bu albumde birkez daha görüyoruz.
"What Lies Beneath"de de Tarja'nın vokali, her zaman olduğu gibi yine
zarif, pürüzsüz, ve duygusal.

Albumde Tarja' ya birkaç konukla (Joe Satriani, Van Canto, Phil Labonte) birlikte
Slovak Senfoni Orkestrası eşlik etmekte.

Phil Labonte' in konuk vokal olarak yeraldığı, "Dark Star" albumun hitlerinden.
Lacuna Coil soundunu anımsatan enerjik parçanın intro ve fonunda ezan sesi duyuyoruz.
Her ne kadar metal müzik içinde ezan sesi kullanılması
artık sıradan gelmeye başlamış olsa da,
Tarja nın parçasındaki sesin şöyle bir ehemmiyeti var;
Tarja geçtiğimiz sene İstanbul' a gelir.
Dışarıda olduğu bir sırada camiden yükselen sesi duyar
ve sesten etkilenip o sırada kayıt yapabileceği bir aygıt arar
ve i-phone uyla kayıt yapar.
Daha sonra "Dark Star" parçasının başındaki eksikliği
doldurmaya çalıştıkları sırada, önceki sene yaptığı bu kayıt aklına gelir.
Ve üzerinde oynama yapmadan parçanın başına konur.
Ve uyumun muhteşem olduğu görülür.
Diğer öne çıkan parçalar; açılış parçası “Anteroom of Death” ve “Rivers of Lust”.

Nightwish dönemlerine özlem duyanlara da “In for a Kill” parçasını armağan ediyorum...


Hiç şüphesiz Tarja'lı Nigtwish' ı arıyor gözlerimiz.
Daha heavy sound, daha sert riffler duymak istiyor gönül.
Fakat Nightwish' in de son hali ortada...

Hal böyleyken bizlere de böyle bir albümü öpüp
başımızın üstüne koymaktan başka birşey düşmüyor 7/10.

Album Of The Month: Poison Awaits by Darkseed


01. Roads (3:27)
02. Incinerate (6:18)
03. Poison Awaits (4:22)
04. Seeds of Sorrow (4:40)
05. All Is Vanity (4:23)
06. Black Throne (4:42)
07. A Dual Pact (3:59)
08. Torn To Shatters (6:00)
09. No Promise in the Heavens (4:25)
10. Striving For Fire (5:09)
11. Timeless Skies (4:18)
12. King in the Sun (4:29)

***
Ve beklentim sona erdi. Favori gruplarımdan Darkseed 2005 yılında piyasa sürdükleri "Ultimate Darkness" albumunden tam 5 yıl sonra "Poison Awaits" adlı albumle karşımızda.

Girizgah...
Grup "Ultimate Darkness" dan sonra uzun süreli bir sessizliğe gömülmüş, karizmatik vokal Stefan Hertrich'in de farklı projelerde (Shiva In Exile, Spi-Ritual) yer almasından
ötürü zorunlu yol ayrımına gitmiş, kadroda çalkantılar yaşadıktan sonra da 2006 yılında dağılmıştı. 2008 yılında ise Stefan Hertrich'siz yeni bir kadro oluştu ve album çalışmaları başladı.
Grubun aylar öncesinde sitelerinde yayınladıkları tanıtım sampleları gerçekten hoşuma gitmiş, zaten Paradise Lost izinden giden tok erkek vokale sahip kaliteli melodik Gothic Metal gruplarının da sayılı oldugunu düşünmemden ötürü ister istemez bu album için büyük beklenti biriktirmiştim.
Yanılmış da sayılmam...
Albumun, beklentilerimin %100 ünü karşılamadığı muhakkak fakat bu tarz kaliteli albumlerinin sayısının azaldıgını ve ayrıca grubun geridönüş albumu oldugunu da hesaba katarsak senenin en başarılı albumlerinden olduğu aşikar.
***
Yeni frontman Harald (Harry) Winkler, 1992-1996 yılları arasında grubun bateristliğini ve aynı zamanda da geri vokalleri yapan elemanıymış. Yani grup için pek de yeni bir isim sayılmaz...
Vokal tarzı Paradise Lost'tan Nick Holmes ile Evereve'den Michael "MZ Eve 51" Zeissl' i anımsatıyor. Stefan Hertrich' i de pek arattığını söyleyemem...
Vokal dışında kadroya yeni bir bas gitarist dahil oldu: Michael Behnke (ex-Eisbrecher).
***
Gelelim Darkseed' in bu 'geridönüş' albumune...
Album genel olarak ne çok sert-ne çok ağır orta tempoya sahip, PL etkisinin yanında duygusal yoğunluğu olan parçalarda The Foreshadowing grubunu anımsatan, vokal derinliği olan klasik Gothic Metal soundlu parçalardan oluşmakta.

İlk iki parça "Roads" ve "Incinerate" için, klasik Darkseed sounduna sahip parçalar olduğunu söyleyebilirim.
(bknz; "Give Me Light"-Dancing with the Lion ve "Counting Moments"-Diving into Darkness)

Açılış parçası "Roads" endüstriyel öğelerin kullanıldığı, vokalin önplanda olduğu elektronik altyapılı enerjik bir açılış parçası. Ardından gelen "Incinerate" te ise melodik klavye kulanımının yanında gitar sesinin daha aktif ve şarkı boyunca da kesilmediğini görmek mümkün.
Albumle aynı adı taşıyan parça "Poison Awaits" bana nedense yeni bir parça dinliyormuşum gibi gelse de, melodik keyboard kullanımıyla akıllara kazınacak olduğunu düşündüğüm orta tempolu bir parça.
"Seeds of Sorrow" parçası, Sentenced "Dead Moon Rising" vari bir açılışla başlıyor fakat sonra onun gibi hareketlenmediği gibi duygusal bir yapıya bürünüyor. 4. parçalar mola vermek için her zaman uygun olmuştur=)
"All Is Vanity" parçasındaki vokaller Paradise Lost' tan Nick Holmes u aşırı anımsatıyor. Fakat bunu kötü "bir kopyadan ibaret" anlamında yazmıyorum çünki parçayı gerçekten sevdim.
"Torn to Shatters" derin piyano melodisine sahip melankolik ve başarılı bulduğum parçalardan.

Fakat en sevdiğim parçalar albumun sonunda yer alıyor. Bunlardan ilki, karanlık atmosferi ve ağır temposuyla sondan bir önceki parça "Timeless Skies";
diğeri ise albumun de en iyisi olduğunu düşündüğüm kapanış parçası "King In The Sun".
Klasik Darkseed soundundan ayrı olarak elektronik yapıdan biraz uzaklaşılmış olan parçada Winkler'in yer yer değiştirdiği başarılı vokal partlarının yanında diğer bütün enstrumanlara da dengeli kullanıldığını, doyumun zirvede olduğu melodik yapılı bir Gothic Metal parçası karşımıza çıkıyor.

En beğendiklerim: King In the Sun, All Is Vanity, Timeless Skies, Roads

Album Kritik : The Obsidian Conspiracy by Nevermore



01. The Termination Proclamation
02. Your Poison Throne
03. Moonrise (Through Mirrors Of Death)
04. And The Maiden Spoke
05. Emptiness Unobstructed
06. The Blue Marble And The New Soul
07. Without Morals
08. The Day You Built The Wall
09. She Comes In Colors
10. The Obsidian Conspiracy

<<<>>>


Çıkış tarihi açıklandıgından beri sabırsızlıkla bekledigim "The Obsidian Conspiracy"
nihayet çıktı.
Önceki albumden sonra 5 yıl gibi uzun bir ara veren grup hayranlarını büyük beklenti içine sokmuştu. İzlenimim o ki, ilk tepkiler beklentilerin çok karşılanmadığı yönünde. 


Nevermore ölüsüyle bile iyi album yapabilitesi yüksek bir gruptur.
Benim için gelmiş geçmiş en iyi albumleri "Dead Heart in a Dead World" dür
(ki bu album benim için tüm zamanların en iyi albumleri sıralasında üst sıralara oynar) Ve genel olarak olumsuz eleştiriler, DHiaDW ve TGE albumlerindeki gibi bir performansın beklenmesinden ötürü oluşan hayalkırıklıgından kaynaklanıyor. Bu açıdan bakılınca hemfikirim. Fakat ben yine de albumun, başka albumlerle kıyaslanmaması gerektiğini, öncesini sonrasını vs unutmak gerektiğini düşünenlerdenim.

Şarkıların beklentilerimi karşılayamamasının aksine,

saygıdeğer vokalist ve sözyazarı Warrel Dane' in kariyerinin en iyi vokal performansına imza attığı albumdur.

Gitarist Jeff Loomis yine sihirbaz edasıyla akıl almadık rifflerle ve inanılmaz sololarla karşımızda. Fakat solo düşmanı biri olarak bu konuda yorum yapmanın haddim olmadığını düşünüyor ve şarkılara geçmek istiyorum;
Açılış parçası 'The Termination Proclamation' fena olmasa da bana göre giriş şarkısı olarak biraz sönük kalmış.
'Your Poison Throne' parçasına övgüler dizilse de ben onu da esgeçiyorum.
Albumde 2 cover şarkıya yer verilmiş.The Tea Party'den 'Temptation' ve The Doors'tan 'The Crystal Ship'.Her 2 cover da süper olmuş. The Crystal Ship sade, dinlendirici ve Cat Stevens ayarında bir parça. Fakat ben özellikle Warrel'ın 'Temptation' daki vokal partlarına bayıldım.

Bu güzel cover parçalar dışında ilk göze batan parçalar 3 ve 4; 'Moonrise' ve 'And The Maiden Spoke' dur. Diğer sevdiğim parçalar, 'She Comes In Colors', 'Without Morals'
ve albumle aynı adı taşıyan aynı zamanda kapanış parçası 'The Obsidian Conspiracy'.

Album Of The Month : ReVamp - ReVamp


01. Here is My Hell
02. Head up High
03. Sweet curse
04. Million
05. In Sickness, Till Death do us Part : All Goodbyes are Said
06. Break
07. In Sickness, Till Death do us Part : Disdain
08. In Sickness, Till Death do us Part : Disgraced
09. Fast Forward
10. Kill Me With Silence
11. The Trial Of Monsters
12. Under My Skin
13. I Lost Myself
14. No Honey for the Damned (Bonus Digipack)

<<<>>>

After Forever grubuyla gönlüme taht kurmuş Floor Jansen in 2009 yılında kurulan grubu ReVamp ın kendi ismini taşıyan albumu bnm için ayın en iyi albumudur!
Birbirinin kopyası bayan vokalli gruplardan gına geldiği için uzun zamandır "bayan vokalli grup" işine sıcak bakmıyordum ve bu tür albumleri esgeçiyordum. Fakat albumde ismi geçenleri görünce gruba şans vermek istedim:

Joost van den Broek (After Forever)
Waldemar Sorychta (Grip Inc, Enemy Of The Sun)
Björn 'Speed' Strid (Soilwork)
George Oosthoek (ex-Orphanage)
Jaap Melman (Dreadlock Pussy, Pendejo)
Ruben Wijga (Insomnia)
Arjan Rijnen (Pendejo)
Matthias Landes (Dark Fortress)
Jord Otto

Albumun özellikle Within Temptation severleri fazlasıyla memnun edeceğini düşünmemin yanısıra eski grup After Forever dan da izler taşıdığını, yeni, çok daha güçlü bir sound ve çeşitliliğe sahip olduğunu söyleyebilirim.

Floor Jansen için de ayrı bir parantez açmak gerektiğini düşünüyorum. 

Öyle ki, Floor sesini bu albumde çok iyi kullandıgı gibi 
her parçada (parçanın havasına göre) ayrı bir tonla karşımıza çıkıyor 
ve dinlerken sıkılmıyorsunuz.

Nerdeyse bütün şarkılar hoş fakat benim tekrar tekrar dinlediklerim var ki,
In Sickness ‘Till Death Do Us Part:All Goodbyes Are Said
, Here's My Hell ve Head Up High ilk dinlemede bir adım öne çıkan parçalar.
Ama 'Sweet Curse' parçası ayrı bir tad veriyor.
Kısacası ReVamp bize nadir bulunabilecek, uzun soluklu, melodik yapıda bir album hediye etmiş.

Album Kritik : We Are The Void by Dark Tranquillity


01. Shadow In Our Blood 03:46
02. Dream Oblivion 03:48
03. The Fatalist 04:32
04. In My Absence 04:46
05. The Grandest Accusation 04:55
06. At The Point Of Ignition 03:52
07. Her Silent Language 03:33
08. Arkhangelsk 03:56
09. I Am The Void 04:00
10. Surface The Infinite 03:50
11. Iridium 06:43



Dark Tranquillity yılların eskitemedigi, her albumde kendini yenileyen, geliştiren ve istikrarını koruyan ender gruplardan. İsveç Death Metali denince önceden bilindik birkaç isim gelirdi fakat şuan öncelikli gelecek isim de Dark Tranquillity'dir...

Century Media Records etiketiyle piyasaya sürülen albumun çıkış tarihi 1 Mart.

Albumun, ilk dinleyişte kendini belli eden ve bir adım öne çıkan parçası 'Iridium'. Mikael Stanne' nin black metalvari çığlıkları eşliğinde derinlere götüren, 

oldukça depresif ve ağlatacak kadar melankolik bir parça.

Albumde favorim olan tam gaz 'In My Absence' biraz The Gallery zamanlarını anımsatıyor. Çok iyi rifflere sahip melodik bir DT parçası.

Yine 'Shadow In Our Blood' ve 'At The Point Of Ignition' daha ilk dinleyişte sevilebilecek, klavyeyle zenginleştirilmiş, melodinin güç kazandığı parçalar.

Klavyenin öne çıkıp gothic havaya bürüdüğü ve düz vokallerin de buna katkı sagladıgı (ki aslında album geneli için de bu havanın hakim olduğu söylenebilir)

'Her Silent Language' ise bana "Projector" albumundeki parçaları anımsattı.  Yanılmıyorsam albumde düz vokalin kullanıldıgı tek parça olma özelligine sahip.

Sound olarak alışık olduğumuz, pek yaratıcı olduğunu söyleyemeyeceğimiz bir album olsa da, konsept olarak başarılı olduğu söylenebilir 7/10.


Album Of The Month : Crematory - Infinity



01. Infinity
02. Sense of Time
03. Out of Mind
04. Black Celebration (Depeche Mode cover)
05. Never Look Back
06. Broken Halo
07. Where Are You Now?
08. A Story About...
09. No One Knows
10. Auf der Flucht

<<<>>>

Albumu sadece Depeche Mode 'Black Celebration' cover versiyonu nasıl olmuş diye dinlemek için playlistime eklemiştim. Cover fena olmamış ama ben yine de Depeche Mode dan dinlemeyi tercih ederim. Kendi parçalarına gelirsek...
Çıkış parçası olan 'Infinity' yayınlandıktan sonraki tepkiler olumluydu. Fakat beni infinity den cok diger parçalar sarstı -ilk dinleyişte (birkaç parça dışında) kolay sindirilebilecek bir album değil- fakat benim gibi sevmeye başlayınca parça atlamadan baştan sona dinliyorsunuz -ki paradise lost albumu hariç uzun zamandır bu şekilde dinledigim bir album olmamıştı- Felix ve Matthias ın vokal paylaşımları düz ve kirli vokallerin uyumu, melodik tınılı synth-pop klavye ve keskin gitar riflerinin uyumu harikulade.


Parçaların herbiri ayrı bir güzellikte ve aynı zamanda klasik Crematory parçalarıyla da yarışacak cinsten.

'Sense Of Time' eskilerden "Tears Of Time" ı anımsatırken, 'Out Of Mind' eglenceli 80ler ruhunu taşıyan Moonlight tadında. Albümdeki favorilerim ise ‘Where Are You Now’ ,‘Never Look Back’ ve daha ilk dinleyişte sindirdigim 'No One Knows' ...

Teşekkürler Crematory gothic ruhunu hala yaşattıgın ve böylesine atmosferik, melankolik, hoş ve akılda kalıcı melodilere sahip bir album hediye ettigin için...




Album Kritik : Orphaned Land - The Never Ending Way of ORwarriOR






[Part I: Godfrey's Cordial - An ORphan's Life]
01. Sapari
02. From Broken Vessels
03. Bereft In The Abyss
04. The Path Part 1 - Treading Through Darkness
05. The Path Part 2 - The Pilgrimage To Or Shalem
06. Olat Ha'tamid
[Part II: Lips Acquire Stains - The WarriOR Awakens]
07. The Warrior
08. His Leaf Shall Not Wither
09. Disciples Of The Sacred Oath II
10. New Jerusalem
11. Vayehi Or
12. M I ?
[Part III: Barakah - Enlightening The Cimmerian]
13. Barakah
14. Codeword: Uprising
15. In Thy Never Ending Way (Epilogue)
16.Estarabim (Erkin Koray Cover)
***

Uzun zamandır beklediğim album nihayet geldi. Yine uzun zamandır bahsi geçtigi, çıkış parçaları olan "Sapari" ve kapaktaki dini motifler de albumu daha bir merak ettirmişti bana. Prodüktörlüğünü ünlü Steve Wilson (Blackfield, Porcupine Tree, Opeth) abimizin üstlenmiş olduğu album 15 parçadan oluşuyor.

Çıkış şarkısı olan Sapari yi çok sevmemiştim ve birkaç dinlemeden sonra dinlememek üzere bıraktıgımı da söyleyebilirm (Albumde de o parçayı atlıyorum sürekli=P) 
Daha Progressive buldugum "Mabool" albümüyle değil de, etnik ögeleri daha cok barındıran "El Norra Alila" ile kıyaslanabilecek bir album görüşündeyim. 
Kirli vokallere kıyasla düz vokale de daha cok rastladığımız  
The Never Ending Way of ORwarriOR' da;
"From Broken Vessels" , "Disciples Of The Sacred Oath II" ve "Barakah", Sahara ve El Norra Alila albumlerindeki şarkıları aratmayacak kalitede akılda kalıcı ve klasik Orphaned Land tarzını yansıtan şarkılar.

"Disciples Of The Sacred Oath II" parçasının ortalarında 
Kuran-ı Kerim' den ayet okunuyor. 
(arapça sözlü kısmın tercümesi de şu şekildeymiş:
Allah göklerin ve yerin Nur’udur. O Nur kutsanmış bir ışık gibidir ve alevlenmesi için ateşe ihtiyacı yoktur. Allah dilediğini nuruna kavuşturur,onlar nuru kalple...rinde bulurlar. Allah insanlara (işte böyle) temsiller getirir. Allah, herşeyi bilir.)

15. parça "In Thy Never Ending Way" Akdeniz ezgilerini barındıran güzel fon olabilecek dinlendirici ve gerçekten hoş bir kapanış parçası olmuş.

Bonus parça olarak konulan sürpriz Erkin Baba cover ı Estarabim i ise 
ben yine eski haliyle dinlemeyi yeglerim=)

Sonuç olarak beklentilerimin karşılandığı bir album olduğunu söyleyemem. 
Örneğin şu şarkıyı tekrar tekrar dinleyim diyebileceğim bir parça yok.

Grupla yeni tanışan biri için "Mabool" u tavsiye ederim 7/10