Showing posts with label review. Show all posts
Showing posts with label review. Show all posts

Pentagram - Akustik



Türk Heavy Metal tarihinin yaşayan efsanesi PENTAGRAM için objektif değerlendirme yapmak gerçekten zor. Ülkemizde birçok kişinin bu müziği dinlemeye veya bu müziği sevmeye PENTAGRAM ile başlamış olması kalbimizde onlara apayrı bir yer açıyor, yaptıklarını herhangi bir grup gibi değerlendiremiyoruz.


Kariyerinde 30. yılı geride bırakan grup 30.yıl şerefine akustik bir albüm yayınladı. Albümde yeni vokalist Gökalp Ergen'in yanısıra ve iki büyük Pentagram efsanesi Murat İlkan ve Ogün Şanlısoy yıllar sonra tekrardan Pentagram için mikrofon başına geçerken, yine eski gitarist Demir Demirkan Reunion kadrosunda yeralmış.






Şarkıları kısaca değerlendirecek olursam;

1-) Apokalips : Mmxii albümünün kapanış şarkısı Apokalips benim o albümde de en beğendiğim parçaların başında gelen, alışılagelmiş Pentagram soundunun biraz dışında yeralan bir şarkıydı ve Akustik albümündeki yorumu da yine beğendim.

2-) Geçmişin Yükü : Old school Pentagram'cılar çok sevmeseler de Mmxii albümünün en hit parçası ve grubun son birkaç yıldır konserlerinde en çok eşlik edilen "Geçmişin Yükü" şarkısının akustik versiyonunu gayet başarılı olmuş. Gökalp Ergen'i kendine has vokal tarzıyla Climb günlerinden beri başarılı bulan biri olsam da Pentagram ile doku uyuşmasında sorun olduğunu düşünen biriyim. Fakat "Geçmişin Yükü" hem albümdeki versiyonu hem de akustik versiyonuyla kafamda olumlu yönde soru işareti bırakıyor ve Gökalp'in vokalinin hakkını vermek gerekiyor. Albümde en derli toplu bulduğum ve sevdiğim parçalardan oldu.


3-) Uzakta: Mmxii albümünün en zayıf bulduğum şarkılarından birisiydi, Pentagram çizgisinin çok altında yeralan şarkının albümde olması bana Gökalp'in tercihi gibi geliyor, illa Mmxii'den bir şarkı daha söylemek istemişse Gökalp, Sand veya Wasteland'i tercihi edebilirdi. Sonuç olarak, çok kötü bir tercih ve bunun sonucunda albümde benim için atlanacak şarkılardan biri oldu.


4-) No One Wins The Fight: Pentagram'ın hemen hemen her konserinde yer verdiği "Trail Blazer" efsanelerinden birisi olan parçayı, yine o dönemki vokalist Ogün Şanlısoy yorumuyla dinliyoruz. Ogün Şanlısoy seven ve "Trail Blazer" daki performansını başarılı bulan biri olarak söylemeliyim ki akustik versiyondaki vokalini yer yer biraz yadırgadım. bir parçanın normal versiyonundaki vokal tarzıyla akustik versiyonundaki vokal tarzının farklı olması gerektiğini düşünüyorum ki bunu yapmazsanız ortaya gülünç bir durum çıkıyor. Ogün Şanlısoy un kendi akustik albümünde dikkat ettiği o naif vokal tarzı yerine sanki şarkıyı konserde seslendiriyormuş gibi alakasız agresif vokale bürünme çabasını şarkının akustik versiyonuna uyduramadım. Bunu Pentagram normalde zaten ziyadesiyle yapabiliyor. Parçayı dinlerken Ogün iyi ki Anatolia'da vokal değilmiş dedim. Vokali saymazsak müzikal anlamda özellikle şarkının girişi ve devamındaki vurmalı çalgılar şarkıyı baya oryantal havaya sokmuş ve kanaatim Cenk'in vurmalıları ve nakarat kısımlarının akılda kalıcı oryantasyonu Ogün'e rağmen başarılı kılmış şarkıyı. Şarkının sonunda ise normal  versiyondan apayrı türkü'vari harika bir solo bizleri bekliyor.


5-) Fly Forever: Pentagram severler bu şarkının nasıl büyük bir öneme sahip olduğunu bilirler, zaten destansı bir şarkıydı yeni haliyle daha da büyüdü gözümde. Albümde yer bulması ve Ogün Şanlısoy tarafından başarılı bir şekilde yorumlanmış olması beni ziyadesiyle memnun etti, o yüzden Ogün'ün hakkını verelim. Kesinlikle albümün en iyilerinden.


6-) Gündüz Gece: Pentagram'ın en bilinen ve en iyi coverlarından birisi olan bu Aşık Veysel şaheseri Akustik albümünün de dinlemesi en keyifli şarkısı. Bu parçayı Murat ilkan dan dinlemek daha bir keyifli ve güzel.

7-) Anatolia: Albümün en sürpriz parçası. Parça seçimi açısından değil vokal seçimi açısından. Normalde Kadın albümü hariç Şebnem Ferah ın anırır tarzdaki vokallerine tahammül edemeyen ve itici bulan biriyim. Fakat Anatolia yorumunu -çoğu kişinin aksine- ben beğendim. Belki nakarat kısımları daha farklı olabilirdi ama genel anlamda başarılı.

8-) In Esir Like An Eagle: Unspoken albümünün en sağlam parçasını listede görünce çok heyecanlanmıştım. Lakin Akustik performansını özellikle yavaşlık ve vokallerin uyumsuzluğu yönünden yadırgadım. Pantagram'ın en sevdiğim vokali Murat'ın gitarlar hiç uyumlu gitmemesi ve arkadaki kemanın önplana çıkması şarkıyı çok bastırmış. Velhasıl, hayalkırıklığına uğradım.

9-) For The One Unchanging: Başka bir Pentagram efsanesi lakin akustik yine olmamış, önceki şarkıdaki gibi keman gene bozmuş şarkıdaki büyüyü. Zerre keyif almadım.

10-) Give Me Something to Kill the Pain: Tarkan'ın basları efsane çaldığı parçada temponun yine neden bu kadar yavaş olduğu soru işareti. Oysa albümde en çok dinleyeceğimi düşündüğüm parçalardan biriydi. Belki şarkıyı x1.25 daha hızlı oynatmak daha keyifli olabilir.

11-) Sonsuz: Grubun en bilindik şarkılarından olan "Sonsuz" albümde üç efsane vokal ve makyajlanmış haliyle arzı endam ediyor. Orijinal hali de akustik olduğundan ve Murat İlkan'ın vokali üzerine çıkılacağını düşünmediğimden albümde en az beklentimin olduğu şarkıydı. Yine de diğer şarkılara nazaran değerlendirilecek olursa fena olmamış.


Velhasıl konsept olarak değerlendirecek olursam; çok sevmediğim ve içime sinen bir albüm olmamış. Bu albümün 30.yıl kutlamaları için çıkmış olması da ayrıca manasız. Yani kusura bakmayın ama siz 30 sene boyunca old school metal icra edip, sonra 30.yıl için "akustik turne yapacağız" derseniz bu olmaz!

Pentagram seven insan, 30. yılda sizden akustik albüm değil, 1997'de Harbiyedeki ve 2007 Bostancıdaki Pentagram'ı ister. Siz Emre Aydın değilsiniz, sevenleriniz 98 de 'Popçular dışarı' diye bağırmış insanlar.


Yanlış anlaşılma olmasın; burada eleştirdiğim akustik  bir albüm yapısı değil, sadece bu projenin "30.yıla özgü"  şeklinde lanse edilerek yapılmış olması. Dünyanın her yerinde bu tip albümler normal disklerin yanında bonus olarak sunulurken siz bunu 30. yıl şerefine diye ve yanlış parça seçimleriyle sunarsanız bu absürt olur. Örneğin Metallica 40. yılına girdi ve daha bir tane akustik albümleri yok (bakın Metallica diyorum).

Albümdeki şarkı seçimleri meselesi ayrı bir tartışma konusu. Mesela In Esir Like an Eagle gibi hızlı bir şarkıyı koyan insanlar neden Lions in a Cage veya Bir'i veya Şeytan Bunun Neresinde'yi albümde düşünmez? Eğer siz bu albüm için "Dinleyicileri Pentagram tarihinde uzun bir yolculuğa çıkarmak istedik" diyorsanız bu albüm neden bu kadar sığ seçimlere sahip. Örneğin Bir in olmadığı albümde Uzakta şarkısı neden var? İlla olacaksa 2 cd yapsanız ne olur? Sırf sevenlerinize sorsanız forumda sizden daha güzel liste yapardı be abiler...

Albümün en güzel tarafı ise Murat İlkan. Özlemişiz gerçekten..

Son olarak: Pentagram, Türk heavy metal tarihinin yaşayan bir efsanesidir, bütün üyeleri benim için çok değerli ve saygı değer müzisyenlerdir lakin bu albüm 6/10 abiler kusura bakmayın.


Heavenwood - Tarot Of The Bohemians

Heavenwood — Tarot Of The Bohemians : Part I
Genre: Gothic/Death Metal
Country: Portugal
Release Date: 22.07.2016


Tracklist 
01. The Juggler (06:44)
02. The High Priestess (06:05)
03. The Empress (04:53)
04. The Emperor (05:22)
05. The Pope (04:17)
06. The Lovers (05:25)
07. The Chariot (05:05)
08. Justice (04:04)
09. The Hermit (05:21)
10. The Wheel of Fortune (04:59)
11. Strength (05:32)
12. The Hanged Man (06:44)
13. Frithiof‘s Saga (New version) (07:23)
___________
Total:69:38


Bana Portekiz denilince aklına gelen ilk 3 şeyi say deseler 1. Christiano Ronaldo 2. Moonspell 3. Heavenwood derim. Ronaldo konumuz olmadığı için esgeçiyorum. Moonspell her albümleri dinleyenlerin kulağında farklı bir tat bırakan, her albümde yenilik kattıkları müziklerini geniş kitlelere ulaştırmış ülkemizde de azımsanmayacak hayran kitlesine sahip bir grup. Aynı şeyi Heavenwood için de söylemek isterdim fakat buna engel olan grubun 1998 tarihli Swallow albümünden sonra uzun süre sessizliğe gömülmesi.

Albüm hakkında kritik yazmadan önce daha önce neler yazılmış ve kopya bir yazı olmasın diye nete göz gezdirdim. Sonuç olarak hiçbir şeyle karşılaşmadım:) Doğal olarak Türkiye'deki ilk kritiği de Allah utandırmasın diyerek yazmaya başlıyorum...

Metal müzik dinlemeye başladığım yıllarda Diva ve Swallow albümleriyle en çok dinlediğim gruplardan biri olan Heavenwood 10 yıl süren sessizliğini 2008 yılında Redemption ile bozsa da onca zamandan sonra birkaç parça dışında beklentilerimi karşılayan bir albüm olduğunu söylersem yalan olur. 2011 yılında çıkan Abyss Masterpiece kanımca zamanın ruhunu yakalayan bir albümdü ve güzel şeylerin habercisiydi. Belki de Tarot Of The Bohemians serisinin öncü depremiydi.
Özü Gothic Metale dayanan ve geçmişten bugüne çok keskin değişiklikleri olmayan grup özellike Abyss Masterpiece albümleri ile birlikte yavaş yavaş daha atmosferik daha karanlık daha senfonik öğeler içeren bir tarz benimsemeye başladılar. Kendileri de buna yeni fikirlere her zaman açığız tek bir boyutta saplanıp kalmayı sevmiyoruz demişlerdi. Ki ben bu hallerini daha çok sevdim.


Tarot Of The Bohemians ile küllerinden yeniden doğan grup albümde özellikle kehanetlere ve tarot falına ilgi duyanların bileceği bohem gotik tarotu konseptini işlerken şarkılar da yine isimlerini tarot kartlarından almış. Albümde SepticFlesh'vari orkestral arka plana yoğun atmosfer ve sert davul atakları eklenerek güzel bir denge yakalanmış. Ki albümde davuldaki isim Anathema grubundan tanıdığımız Daniel Cardoso.

Kısa bir intro sonrası öldürücü davul ataklarıyla gümbür gümbür açılışı yapan "The Juggler" hızlı rifflerinin yanısıra melodik nakarata sahip albümdeki iddialı parçalardan. "The High Priestes" ihtişamlı girişi, sakin yapısı ve melankolik nakaratıyla resmen "Paradise Lost" tadında bir parça. Albümün karanlık havasını en iyi yansıtan parça "The Emperor" albümdeki favorilerimden. SepticFlesh'vari Black Metal tarzı davul ve gitar rifflerinin eşliğinde, gotik / karanlık synthler ve melodik bas dokunuşları etrafında örülen parçayı dinlerken sarhoş olmamanız mümkün değil.

The Lovers parçasının başta cover olduğunu düşünüp sözlerini google dan arattım fakat hiçbir sonuçla karşılaşmadım:) hem müziği hem sözleri bana bir yerden tanıdık geliyor ama çıkaramadım. Albümdeki diğer şarkılara nazaran daha soft ve gothic rock olmuş. Sandra Oliveira'nın 3 parçada konuk vokal olarak yeraldığı albümde "The Hanged Man" parçasında baştan sona parçayı alıp götüren Sandra'nın Anneke'vari meleksi ve ruhu okşayan vokalinin etkisine kapılarak hipnotize olabilirsiniz.

Prodüktörlüğünü André Matos'un yaptığı albüm Portekizli plak şirketi Raising Legends Records stüdyolarında kaydedildi. Albüm kapağı Morbid Angel kapaklarından hatırlayacağımız Gustavo Sazes'e ait. Albümün Massacre Records etiketiyle yayınlanan versiyonunda "Frithiof's Saga" parçası yeni yorumuyla bonus olarak yeralmakta. Grubun gözbebeği Diva albümünün hitlerinden olan "Frithiof‘s Saga" yeni versiyonuyla bambaşka bir hal almış. Öyle ki ismine bakmadan dinlediğinizde farklı bir parça dinliyormuş hissi uyandırıyor.  Parça orjinaline kıyasla değiştirilen vokallerin ve güçlendirilen soundun yanısıra senfonik eklentilerle konsepte gayet uygun monte edilmiş.

Serinin zevkle dinlediğim ilk bölümü beni heyecanlandırmaya yetti. Bohem tarotunun açılmaya ve yeni kehanetlerin gelmeye devam edecek olmasını da yine merakla bekliyor olacağım.

Son dönemlerde dinlediğim en sağlam albümler arasında yeralan "Tarot Of The Bohemians" özellikle gothic metal severlere kulak orgazmı yaşatacak!..
    

Be'lakor — Vessels

Be'lakor — Vessels
Genre: Progressive/Melodic Death Metal
Country: Australia
Website: belakorband.com
Release Date: 24.06.2016


Tracklist
01. Luma (1:59) 

02. An Ember's Arc (8:28) 
03. Withering Strands (10:56) 
04. Roots to Sever (7:05) 
05. Whelm (7:19) 
06. A Thread Dissolves (2:58) 
07. Grasping Light (6:51) 
08. The Smoke of Many Fires (9:29)
___________
Total:55:05


Öyle bir zaman dilimi düşünün ki albüm çıkarmak üzeresiniz ve sizinle türdeş dev gruplar peş peşe albüm piyasaya sürüyorlar. Bu durum şarkılarını daha çok kitlelere ulaştırmak isteyen her grup için handikaptır. Fakat şu sırada bana şu satırları yazdıran Be'lakor hiçbir olumsuzluğa aldırış etmeden hem türün hem de kariyerlerinin en başarılı albümüne imza atmıştır.

Avusturalya'lı melodic death metal grubunun 4. albümleri 'Vessels' i piyasaya sürdükleri tarih, türün devleri olan In Flames, Dark Tranquillity, Insomnium, Opeth gibi grupların peş peşe yeni albümlerini piyasaya sürdükleri tarih ile aşağı yukarı aynı.
In Mourning ile birlikte Progressive Melodic Death Metal'in son dönem en sağlam ve gelecek vadeden gruplarından olan Be'lakor öyle bir albüme imza atmış ki, uzun zamandır kritik yazmayan beni gaza getirmeyi başarmışlardır. Öyle ki 'Vessels' albümünün sadece Be'lakor kariyeri için  değil, türün en önemli örneklerinden biri olmaya aday olduğunu ve olacağını düşünüyorum.


Be'lakor 1 tane başarılı albüm yapıp sonra çozutan Galasataray'ın UEFA kupa zaferi gibi ama biz zamanında bunu başarmıştık şeklinde 40 yıl önceki başarının ekmeğini yiyen değil, tam aksine her yeni albümde "üstüne koyarak" ilerleyen bir grup. Umarım grup beni şaşırtmaya devam eder fakat şuan ki tezime göre doruk noktasını "Vessels" sayabiliriz.

Şarkıların belli bir melodi, rif veya vokal kalıbından oluşmadığı fakat albümün tümü ele alındığında belli bir bütünlüğü ve konsepti yansıtan bu albümü dinlerken hissettiklerim bundan tam 20 yıl önce Opeth harikası 'Orchid' dinlerken hissettiklerimle aynı. Ve o albüm için yazılan ne var ise bu albüm için de benzer cümleler sarfedilebilir.

Albümü her dinleyişinizde farklı bir şarkıyı favori seçebilirsiniz. "8-9 dakikalık şarkı mı olur ya" deyip playa bastığınız andan itibaren ileri sarmaya kıyamayacağınız kavurma üstü sütlaç tadında şarkılar dinleyeceğiniz 'Vessels' baştan sona her saniyesi deha ürünü olan, dinlemeye başladığınız an salt müzik olmaktan çıkıp zihninizi esir alacak 55 dakika vadediyor.
    

Bilocate - Summoning The Bygones

Bilocate — Summoning The Bygones
Genre: Doom/Oriental/Death Metal
Website: bilocate.net
Release Date: 11.06.2012


Tracklist
01. The Tragedy Within
02. Beyond Inner Sleep
03. A Deadly Path
04. Passage
05. Dead Emotion (Paradise Lost Cover)
06. Hypia
07. 2nd War In Heaven
08. A Desire To Leave: Obscurity
09. A Desire To Leave: Surrounding Hell
10. A Desire To Leave: Of Leaving


Ürdün'lü topluluk Bilocate 4 yıllık bir aranın ardından “Summoning The Bygones” adındaki 3. studyo albümlerini Code666 Records etiketiyle yayınladı. Yaptıkları müziği "Dark Oriental Metal" olarak tanımlayan grubun bu albümünde de mastering ve miksaj işlemlerini -önceki albümlerinde olduğu gibi- ünlü prodüktör Jens Bogren (Opeth, Paradise Lost, Amon Amarth) üstlenmekte. Albüme destek veren bir başka efsane isim Dan Swanö aynı zamanda "A Desire To Leave" ve "Hypia" parçalarında konuk vokal olarak da yeralmakta. Albümün genelinde ağır ve kasvetli riffler barındıran parçalara derinden gelen hırıltılı vokaller ve Saturnus'vari düz vokaller eşlik etmekte. Buna en iyi örnek gösterebileceğim "Passage" ve "Hypia" parçaları aynı zamanda benim albümdeki favorilerim. Tabi Paradise Lost cover ı "Dead Emotion" parçasını saymassak (zira albümü dinlerken PL coverı olduğu konusunda bilgim yoktu, vokal girene kadar da ne olduğunun farkına varamamıştım). Paradise Lost hayranı olarak şunu söyleyebilirim ki, parçanın bu hali muhteşem hatta orjinalinden de daha dinlenilebilir olmuş. Albümdeki belki de tek handikap bazı parçaların 9 dakikayı bulan uzunluğu olsa da dinleyiciyi sıkmadan ilerliyor. Kesinlikle yılın en iyilerinden...(9/10)
Son bir bilgi; grup bu yıl Orphaned Land'in Türkiye turnesi kapsamında alt grup olarak olarak sahne aldı.


Woods Of Ypres - Woods 5: Grey Skies & Electric Light

Woods Of Ypres — Woods 5: Grey Skies & Electric Light
Genre: Blackened Doom Metal


Kanadalı topluluk 'Woods 5: Grey Skies & Electric Light' albümünü geçtiğimiz ay Earache Records etiketiyle piyasaya sürdü. Albümün prodüktörü Nine Inch Nails, Paradise Lost gibi tanınmış gruplardan tanınan John Fryer. Woods Of Ypres'in müziğini farklı kılan belki de en önemli özellik David Gold gibi kendine has muhteşem bir ses sahip olmasıydı. David vokalin yanında davul ve gitarı da üstleniyordu. Ne yazık ki "-di" li geçmiş zaman ekini kullanıyorum zira Gold albümün çıkmasına yakın bir zamanda geçirdiği trafik kazasında hayatını kaybetmiştir.


Grubun müziği ne Black Metal ne Doom ne Gothic diye nitelendirilebilir. Misal "Keeper Of The Ledger" ve "Adora Vivos" parçaları Melodik Black Metal, “Career Suicide (Is Not Real Suicide)“ ve "Kiss My Ashes (Goodbye)" parçaları Gothic iken, "Alternate Ending" piano eşliğinde son derece ağır ritme sahip Doom parçasıdır. David'in büyük ölçüde Nick Holmes (Paradise Lost) ve Peter Steele (Type o Negative) etkileşimi gözden kaçmayan vokalleri, son derece karanlık, derin ve etkileyici.


'Woods 5: Grey Skies & Electric Light' albümleri hakkında yazı yazmaya karar verdiğimde öğrendiğim ölüm haberi, böylesine muhteşem ve grubun kariyerinin de zirve noktası bir albüm hazırlayıp (gitar,davul ve vokaller Gold'a ait), meyvesini alamadan hayatını kaybetmesi gerçekten üzücü.. Geçtiğimiz günlerde Gold anısına düzenlenen saygı konserinde Novembers Doom, Eclipse Eternal, Empyrean Plague, Gypsy Chief Goliath, Hallows Die, Kittie, Morgan Rider, Musk Ox, Pagan Ritual, Panzerfaust, Sixes And Sevens ve daha birçok grup sahne aldı. Grubun bundan sonra izleyeceği yol belirsiz.. 9/10

Pentagram (a.k.a. Mezarkabul) - MMXII

Pentagram (Mezarkabul) — MMXII
Genre: Heavy Metal
Label: Sony BMG
Release Date: 27.04.2012


Tracklist
01. Sand
02. Now and Nevermore
03. Geçmişin Yükü
04. Beyond Insanity
05. Doğmadan Önce
06. Wasteland
07. It's Dawn Again
08. Disturbing The Peace
09. Uzakta
10. Apokalips


Türk metal tarihinin en önemli gruplarından Pentagram (yurtdışındaki ismiyle Mezarkabul) uzun süren sessizliğini "MMXII" albümüyle bozdu. Flat Production Stüdyoları'nda kaydedilen albümün ismi roma rakamlı "2012". Albümden daha önce "Wasteland" parçası grubun resmi sitesinden demo haliyle paylaşıma sunulmuş ve genel itibariyle olumlu eleştiriler almıştı.


Gökalp Ergen'in vokallerini yaptığı ilk Pentagram albümü özelliği taşıyan albümde "Geçmişin Yükü", "Uzakta" ve "Doğmadan Önce" olmak üzere 3 Türkçe sözlü parça yer alıyor.
Sony Music etiketiyle yayımlanan ‘MMXII’ grubun 6. studyo albümü (Pentagram (1990), Trail Blazer (1992), Anatolia (1997), Unspoken (2001) ve Bir (2002))
Bu zaman farkı doğal olarak beklentileri de artırıyor. Düşünsenize bu 10 senenin her senesinde 1 parça üretilse ve üreten "Pentagram" ise doğal olarak şaheser bekler insan..
Albümü sıcağı sıcağına birkaç kez dinledim. "Doğmadan Önce", "Geçmişin Yükü" ve "Uzakta" parçaları Pentagram değil de başka yerli bir gruptan dinliyormuş hissi verse de, "Doğmadan Önce" parçasını ilk dinleyişte, "Geçmişin Yükü" nü ise dinledikçe sevmeye başladım. Albümde bir tek "Disturbing The Peace" ve "Sand" parçalarına ısınamadım.

Beğendiklerime gelirsek;
Anadolu ezgileri barındıran (ney, kanun gibi enstrümanların kullanıldığı) "Now and Nevermore", "Anatolia" dönemlerini anımsatan ve şahsen albüme adapte olmamı sağlayan parçadır. "Beyond Insanity" parçası ise daha eski dönemlerini (Trail Blazer) anımsatan hızlı tempolu bir parça seveni çok olacaktır.
Her ne kadar Radiohead 'Creep'vari alternatif sounda sahip bir parça olsa da, güzel intro, sağlam gitar riffleri ve güzel soloya sahip "It's Dawn Again" albümdeki favorim. Türkçe sözlü parçalar başka bir grup dinliyormuş (misal Pilli Bebek) hissi verse de, ingilizce sözlü parçalara kıyasla daha bir dinlenebilir buldum. Albüm öncesi demo haliyle beğeniye sunulan "Wasteland" parçasının düzenlemesi harika olmuş ve albümün hiti yine O'dur.


Kayıt temiz, ses kalitesi muhteşem, yeni vokalist Gökalp Ergen'in uyumu harika(farklı parçalarda değişen ses rengi ve kesinlikle sırıtmayan vokalleri benden tam puan aldı) ve elemanlarının her biri birbirinden 'usta' iken grubun bunca senedir bekleyen bir hayranı olarak az buçuk eleştiri yapmaya hakkım olsun. Belki bir sonraki albümleri daha çabuk ve daha oturmuş bir tarzda gelebilir. Yine de onlar benim açımdan Türkiye'nin en büyük Heavy Metal grubu olma özelliklerini koruyorlar.. 7/10

SadDolls — Happy Deathday

SadDolls — Happy Deathday
Genre: Gothic Metal
Websites: saddolls.com
Release Date: 20.01.2012


Tracklist
01. Happy Deathday, Dear
02. Killing Sorrow
(feat. Jape Von Crow from To/Die/For)
03. Bloodred
04. Be Darkness
(feat. Elina Laivera from Seduce The Heaven & John Mcris from Satrigiannis, Anorimoi, Fragile Vastness)
05. Criminal Of Love
(feat. Manos Fatsis from Dark Nova)
06. The Drug
(feat. Jape Perätalo from To/Die/For)
07. Psychedelic Love
(feat. Roberth Karlsson from Scar Symmetry & Sakis Darkface from W.E.B.)
08. Dying On The Dancefloor
(feat. Juska Salminen a.k.a. Zoltan Pluto from To/Die/For, ex-HIM)
09. Amanda Blood
10. Embrace The Dark
(feat. Alex Flouros from Seduce The Heaven, Fragile Vastness)
11. Coma Song
(feat. John Mcris from Satrigiannis & Anorimoi,Fragile Vastness)
12. Watch Me Crawl Behind
(feat. Morgan Lacroix from Mandragora Scream)
13. Bloodred
(Mandragora Scream Remix)

Saddolls, "About Darkness" albumleriyle keşfettiğim gotik metal icra eden Yunanistanlı genç bir grup.
"About Darkness" albümlerinde büyük ses getirecek şarkı olmamasına rağmen,
The 69 Eyes, HIM gibi grupların popularitesi gözönüne alındığında Saddolls'a gösterilen ilgiyi hala az bulmaktayım.


"Happy Deathday" için; önceki albume kıyasla daha fazla ses getirecek, akılda kalıcı nakaratlara sahip parçalardan oluştuğunu söylemek mümkün.


Albüm "Happy Deathday , Dear" introsuyla açılıyor. Introdan sonra gelen "Killing Sorrow" ve "Bloodred" albumun en hızlı parçaları.
Aynı zamanda Mandragora Scream Remix versiyonu da bulunan "Bloodred" albümün en sivrilen parçası denilebilir.


Baştan sona aynı tempoda gitmeyen, George Downloved'ın değişik tonlarda vokal yaptığı albüme; To Die For, Scar Symmetry, W.E.B. gibi gruplardan konukların da renk kattığını söylemek mümkün.
Örneğin "Be Darkness" ve "Psychedelic Love" parçalarında Nick Holmes'vari (Paradise Lost) vokal stili, "horror metal" e kayan bir sound duymaktayız.

"Watch Me Crawl Behind" a gelirsek.. Önceki albumden en begendiğim parçaydı. Bu albumde de gitar ve davul terbiye edilerek,
Morgan Lacroix(Mandragora Scream)'in de konuk olarak katılımıyla yeniden düzenlenmiş. İyi de olmuş..

Yoğun karanlık ve melankolinin kendini fazlasıyla hissettirdiği "Coma Song" yaratıcı sözlere sahip hoş bir ballad."Embrace the Dark" yine tempo anlamında HIM şarkılarını anımsatan vitesin düşürüldüğü bir başka parça. Vokalist George Downloved de, müzikten çok grup elemanlarına ilgi duyan teenage kızların Ville Valo'dan sonra yeni sevgisi olmaya aday.


Genelindeki klavye partisyonları ve sound'u itibariyle tipik gotik rock bir album olan "Happy Deathday"; Finlandiya tayfası The 69 Eyes, H.I.M, Charon ve Alman Lacrimas Profundere sevenlere özellikle tavsiye edeceğim, baştan sona keyifle dinlenebilecek bir albüm 8/10

Sea Of Infinity by Mare Infinitum

Mare Infinitum — Sea Of Infinity
Genre: Atmospheric Doom/Death Metal
Release Date: 19.12.2011


Tracklist
01. In Absence We Dwell 14:10
02. Sea Of Infinity 09:47
03. Beholding the Unseen 09:44
04. November Euphoria 08:35
05. In The Name Of My Sin 12:29
___________
Total:54:45


Mare Infinitum, Rusya'dan sesini duyurmaya çalışan Doom-Death grubu. Grup; A.K. iEezor (Comatose Vigil, Abstract Spirit) ve Homer (ex-Who Dies In Siberian Slush)'dan yani yalnızca 2 üyeden oluşmakta. 5 parçadan oluşan "Sea Of Infinity" de Moskova'lı grubun ilk albümü. Toplam 5 şarkıdan oluşmasının aksine albüm süresi 54 dakikadan, her bir şarkının uzunluğu da klasik doom parçalardan alışık olunduğu üzere 10 dakika civarı..


Doom metal elementlerinin kombinasyonu güçlü gitar riffleri, atmosferi derinleştiren keyboard dokunuşları ve parçaların melodik yapısı dünyanın en mutlu insanını dahi bunalıma sokacak nitelikte.. Bu melodik yapıya en büyük katkılardan biri de vokalist A.K. iEezor' un güçlü ve derin brutal vokalleri. Kimi zaman arkaplana geçen brutallere, albüme katkı yapan konukların clean vokallerle eşlik etmesi de akılda kalıcı nakaratlar oluşmasını sağlamış. Bu anlamda albümle aynı adı taşıyan ve akılda kalıcı melodisiyle 2. parça "Sea Of Infinity" albümdeki favorim. Tek olumsuz eleştirim şarkıların farklılığını oluşturabilecek keskin çizgilerin olmaması. Yani ilk kez dinleyen biri bütün şarkılar aynı deyip geçebilir..


Primordial Studio (Comatose Vigil, Abstract Spirit, Revelations of Rain, Who Dies In Siberian Slush)' da kaydedilen, Solitude Productions etiketiyle piyasaya sürülen albüm grup için başarılı bir debut. Eğer doom metalin kasvet yüklü hipnotik atmosferine karşı sabırlıysanız ve grubun bizzat resmi sitesinde de yazdığı üzere müziklerine de ilham veren Mourning Beloveth, Morgion vb grupları seviyorsanız tavsiye edilir değilse uzak durun...

The Road to OR Shalem (DVD - Live at the Reading 3, Tel-Aviv) by Orphaned Land

Orphaned Land — The Road To OR-Shalem
Genre: Progressive/Folk Metal
Release Date: 24.10.2011


DVD 1 Tracklist
1. Halo Dies
2. Birth Of The Three
3. Olat Hatamid
4. The Kiss Of Babylon
5. A Never Ending Way
6. Disciples Of The Sacred II
7. Bereft In The Abyss
8. The Storm Still Rages Inside
9. Sapari
10. From Broken Vessels
11. Ocean Land
12. M I?
13. New Jerusalem
14. Vayehi Or
15. The Warrior
16.Baraka
17. Codeword: Uprising
18. El Meod Na'ala
19. In Thy Never Ending Way
20. The Beloved's Cry
21. Norra El Norra
22. Ornaments Of Gold
___________
01:52:37

DVD 2 Tracklist
01. Bakapaim [feat. Yehuda Poliker]
02. Halom Layam Hatihon [feat. Yehuda Poliker]
03. The Path Part 1 – Treading Through Darkness ( + davul solo)
04. Seasons Unite (from the album Sahara)
05. Thee By The Father I Pray (from the album El Norra Alila)
+ Belgesel - Vayehi Or
+ Klipler - Sapari, Norra El Norra, Ocean Land
+ Fotoğraflar
_____________
38:51 min


İsrail' in en tanınmış grubu Orphaned Land' in, uzun zamandır planladığı proje sonunda gerçekleşti. Çıkış tarihi 24 Ekim olan The Road to OR Shalem DVD'si, grubun tanınmasında önemli pay sahibi efsanevi şarkıların canlı performanslarını içeriyor.


Yirmi yılı aşkın süredir varlığını sürdüren, Death Metali, Orta Doğu ezgileri ve Progresif öğelerle harmanlayıp melodik bir şekilde sunan grup, bu sayede hem hayran kitlesini arttırdı, hem de yeni grupları etkiledi(Odious, Myrath, Arkan...).

Bütün şarkıların gümbür gümbür çalındığı ve coşkulu bir seyirci topluluğunun eşlik ettiği mükemmel setliste sahip DVD'de gözüm sadece "Like Fire To Water" ı aramış olsa da, son zamanlarda dinlediğim (Paradise Lost' un Draconian Times MMXI'ı ile birlikte) en kaliteli performans olduğunu belirtmeliyim. Gerek duygusal, gerekse hareketli parçaların hepsi ayrı güzellikte olmuş hatta kimisinin orjinal halinden de daha dikkat çekici olduğunu söylebilirim. Temiz gitar soloları ve Kobi'nin vokalleri muhteşem. Ayrıca Kobi'ye vokalde Shlomit Levi, Steven Wilson gibi tanınmış isimlerin yanısıra,
60 yaşındaki rock sanatçısı Yehuda Poliker eşlik etmekte.



Century Media Records etiketiyle 2 DVD olarak yayınlanan albümün iki numaralı DVD'sinde ise grup üyeleri ile söyleşilerin bulunduğu kısa filmin yanısıra, grubun sevilen şarkılarının video klipleri ve farklı canlı performanslar yeralmakta. 13 Aralık'ta İsrail' de gerçekleşmiş olan konserin görüntülerini izlerken (Özellikle de El Meod Na'ala, Sapari ve Norra El Norra parçalarında) orada olmayı isteyeceğinizden eminim.
Şuan yapılabilecek en mantıklı şey ise albümün orjinalini edinmek.

Third Act In The Theatre Of Madness by Illnath

Illnath — Third Act In The Theatre Of Madness
Genre: Symphonic / Melodic Black Metal
Websites: illnath.dk
Release Date: 18.12.2011


Tracklist
01. Third Act
02. Scarecrow
03. Lead The Way
04. Snake Of Eden
05. Shorthanded
06. Spring Will Come
07. Tree Of Life And Death
08. Fall Of Giants
09. Vampiria
10. Kingship Incarnate (Bonus Track)
Total:48:49


Danimarkalı grup Illnath' ın 3. albümü "Third Act In The Theatre Of Madness" geçtiğimiz günlerde Pitch Black Records etiketiyle yayınlandı. Grubun önceki albümlerini sevememiş biri olarak albümü ilk dinlemeye başlamamla birlikte geri dönüp tekrar tekrar dinlemeye devam etmem bir oldu. Illnath'ın yaptığı tür karşılığında "Melodik Black Metal" yazsa da, tipik bir MBM albümünden ziyade Cradle Of Filth vari Gothic, yer yer Power Metal etkileşiminden söz etmek mümkün. Hızlı tempoya sahip "Scarecrow", "Shorthanded", "Fall Of Giants" gibi parçalar buna örnek gösterilebilir.


Albümü dinlerken melodik ve güçlü gitar rifflerinin yanında başarılı bulduğum çığlıkları kimin attığını merak edip grubun sitesine gözattım. Arada duyduğum bayan vokalleri sadece "arada" sanıyordum fakat meğerse Mona Beck baştan sona vokal yapan isimmiş (dumur oldum diyebilirim).



Albümdeki hiçbir parçaya kötü diyemem. Muhteşem solosu ve basslarıyla "Scarecrow", güzel introsu, öldürücü riffleri ve epik melodisiyle “Spring Will Come” ve (bana sanki daha önce duydugum bir melodiymiş gibi gelse de emin olamadığım) agresif yapılı "Shorthanded" albümün öne çıkan şarkıları.


Bunların dışında en çok dinlediklerim hızlı temposu, senfonik öğeleri, COF vari akılda kalıcı melodisiyle daha açılıştan dinleyeni hapseden -albüme de adını veren- "Third Act" ve benzer yapıdaki "Snake Of Eden". Yanılmıyorsam orjinal kadrodan bir tek gitarist Pete Falk' ın yeraldığı "Third Act In The Theatre Of Madness", sadece grubun değil yılın da en iyilerinden 9/10.




Iced Earth - Dystopia

Iced Earth — Dystopia
Genre: Power/Thrash Metal
Websites: icedearth.com
Release Date: 17.10.2011


Tracklist
01. Dystopia 05:49
02. Anthem 04:54
03. Boiling Point 02:46
04. Anguish Of Youth 04:41
05. V 03:39
06. Dark City 05:42
07. Equilibrium 04:30
08. Days Of Rage 02:17
09. End Of Innocence 04:07
10. Soylent Green (Bonus Track) 04:20
11. Iron Will (Bonus Track) 04:15
12. Tragedy And Triumph 07:44
13. Anthem (String Mix) 04:51
Total:54:46


Bundan yaklaşık 10 sene önce playerımda "Horror Show" cd si az dönmedi.
Ondan önce "Something Wicked This Way Comes" ve "The Dark Saga" hakeza...
Ama malesef geçen 10 sene içerisinde kadro değişiklikleri ve arada 2-3 güzel parça dışında ısınamadığım albümler peşpeşe gelince gruptan soğumuş, kim gelmiş kim gitmiş vb.
kadrodaki değişiklik haberlerini de çok takip etmemiştim. Son olarak eski vokalleri Matt Barlow'un geri döndüğünü duymuştum. (ki o da tek albumle sınırlı kalmış.)
Grubun adında "Something Wicked" yazısı geçen her yeni albümünü heyecanla dinlemiş ama her seferinde de hayal kırıklığına uğramıştım.
Grup elemanları bunu geç de olsa anlamış olacak ki, isabetli bir kararla "Something Wicked" nostaljisine son verip, adeta 10 yıl önce zirve yaptığı döneme dönüş yaptı.
Grubun "Horror Show" da bıraktığı çizgiyi devam ettirebildiğini görmek gerçekten güzel.

Gelelim Dystopia ya...
Genel olarak bu tür büyük gruplara sonradan dahil olan elemanlara kolay alışılmaz. Bunu ben de yapıyorum. Fakat bu albümde vokal adına hiçbir eksik göremediğim gibi fazlasını bulduğumu belirtmeliyim. Into Eternity grubundan kadroya dahil olan yeni vokalist Stuart "Stu" Block un öyle bir sesi var ki, -eğer özel bir benzeme çabası yoksa- Barlow'un tok vokallerini epey anımsatıyor.
Artı olarak Barlow'dan pek duymadığımız çığlıklar ve agresif vokalleriyle adeta Tim “Ripper” Owens'a göz kırparken, 2 dönemi birleştirme/tamamlama çabasında gibi.
Ama örneğin akustik yapılı "End of Innocence" parçasında tamamen kendinden birşeyler katmış. Hatta albumden bağımsız tek bu şarkıyı dinletseler -tipik Iced Earth solosunu saymassak- alternatif rock grubu dinlediğimi sanırdım.
Aynı şey "Anguish of Youth" parçasının nakarat dışındaki kısımları içinde söylenebilir.
Stu nun her parçada değişebilen bir ses rengi var. Örneğin "Boiling Point" parçasında ise nakarattaki çığlıklarının yanında neredeyse death tarza kayan vokaller yapmış.
Albumle aynı adı taşıyan açılış parçası "Dystopia" 1 dk.lık introyla başlayıp daha sonra
tipik Iced Earth riffleriyle tempolu bir hale bürünürken, nakaratındaki vokaller bana 
King Diamond u anımsattı.


Öyle görünüyor ki her dinleyişte farklı bir parçanın öne çıkabileceği, herkesin farklı favorileri olması muhtemel albümde, kişisel seçimim ise "Anthem", "Anguish of Youth"
ve "Days Of Rage". Ama diğerlerinin de hakkını yemek istemiyorum örneğin bunu yazarken aklıma "Iron Will" geldi. Hepsi muhteşem. Bir aksilik olmaz ise 13 Aralık'ta ülkemizdeki ilk konserini verecek olan Amerika lı efsane grubun, "Days Of Rage" parçası konserde seyircileri gaza getirmek için birebir. Iron Maidenvari melodiye sahip
"Tragedy and Triumph" ise enerjik bir kapanış parçası.

Grubun 10. stüdyo albümü olan "Dystopia" ya konsept açısından bakıldığında grubun gitaristi ve aynı zamanda beyni Jon Schaffer'ın bu defaki seçiminin ne kadar isabetli olduğunu görmek mümkün. Bunun adına -daha önce dinleme fırsatı olmayanların- öncelikle grubun "Horror Show" albumune kulak kabartmalarında fayda var.
"Horror Show" ile bir başka benzerlik, film karakterlerine olan göndermeler.
Adından anlaşılacağı üzere özellikle korku edebiyatıyla alakalı sözler duyduğumuz  
"Horror Show" gibi "Dystopia"da da; "V For Vendetta", "Dark City", "Equilibrium"
ve "Soylent Green" parçaları gibi geneli itibariyle totaliter ve otokratik
sistemlere eleştiriler getiren kurgusal yapımlar ana temayı oluşturmakta.
Albüm ismi de bu temaya uygun olarak seçilmiş. Schaffer, albüme dair
yapılan röportajda "Metropolis", "Blade Runner", "Brazil", "Equilibrium"
ve "The Matrix" gibi dystopik filmlerden etkilendiğini belirtmiştir.

İlk kez Türkiye'ye gelecek olan grup 13 Aralık'ta İstanbul Refresh The Venue'de 
sahne alacak. Biletler şuradan temin edilebilir.

World Dystopia Tour kapsamındaki diğer duraklar aşağıdaki şekilde.


Kapak seçimi konusunda kararsız kaldım. Örneğin deluxe versiyonunda set içinde verilen t-shirtler hiç ilgimi çekmedi...
Şarkıları bir kenara bırakıp kapağa göre seçim yapmam istense tercihim kesinlikle
13 sene önce çıkan "Something Wicked This Way Comes" olurdu. "Horror Show" hakeza...
Kapağı bir tarafa bırakır isek, 17 Ekim tarihinde Century Media etiketiyle yayınlanacak albümün, grubun diskografisinde sağlam bir yer edineceğini şimdiden öngörmek hiç
zor değil 9/10.


Paradise Lost - Draconian Times MMXI

Paradise Lost — Draconian Times MMXI
Genre: Gothic Metal
Release Date: 07.11.2011


Tracklist
01. Enchantment
02. Hallowed Land
03. The Last Time
04. Forever Failure
05. Once Solemn
06. Shadowkings
07. Elusive Cure
08. Yearn For Change
09. Shades Of God
10. Hands Of Reason
11. I See Your Face
12. Jaded
13. Faith Divides Us, Death Unites Us
14. True Belief
15. One Second
16. Say Just Words
17. Rise Of Denial
18. As I Die


Çıkış tarihi 7 Kasım olan Draconian Times MMXI DVD'si için grup 7 farklı şehirde performans sergiledi. Grubun tanınmasında önemli yersahibi olan efsanevi album "Draconian Times" tan parçaların seslendirildiği turne kapsamındaki duraklar
Bochum, Londra, Paris, Utrecht, Atina ve Selanik.


Draconian Times albümüne saygı niteliğinde olan DVD de,  
"True Belief" ve"One Second" gibi grubun en sevilen klasiklerinin yanısıra,  
"Faith Divides Us - Death Unites Us" ve "Rise Of Denial" gibi
son dönemde yaptıkları parçalara da yer verilmiş.


Albümdeki hiçbir parçayı ayırt etmeseyi haddime görmesem de performans açısından en beğendiklerim "Shadowkings", "Hallowed Land" ve bonus olarak konulan "One Second". Hatta "One Second" ve "Say Just Words" u dinlerken gelecek sene için de bir "One Second MMXII" gelse ne harika olurdu diye düşünmeden edemedim.  
"ICON" hakeza... Ama yeni albüm çalışmaları gözönünde bulundurulursa bu 
pek de mümkün görünmüyor. Keyboard ve geri vokallerde tur boyunca PL a eşlik eden, önceki senelerde gitarist olarak da eşlik etmiş olan (adam herşeyi çalıyor demekki)
Milton "Milly" Evans var ve ben onun da performansını muhteşem buldum,
özellikle geri vokallerde.


Ayrıca DVD'de "Draconian Times" albümüne dair belgesel, magazin haberleri,
grup üyeleri Steve Edmondson ve  Nick Holmes'un yanısıra prodüktör  
Simon Efemey ile söyleşiler ve bonus klipler bulunmakta.


Mix çalışmalarını başta Katatonia ve Opeth olmak üzere birçok ünlü gruptan
aşina olduğumuz -ki buna PL'un Faith Divides Us - Death Unites Us albümü de dahil-  
Jens Bogren (Fascination Street Studios) yaparken,
prodüktörlüğü Paul Green (Cybertech Productions) üstleniyor.
Century Media Records etiketiyle yayınlanan DVD' nin başarılı kapak
çalışması ise Justin Kamerer (www.angryblue.com)' a ait.


Ghost Brigade - Until Fear No Longer Defines Us

Ghost Brigade — Until Fear No Longer Defines Us
Genre: Progressive | Doom Metal | Death Metal
Release Dates: EU: 19.08.2011 | US: 23.08.2011



Tracklist

01. In The Woods 4:17
02. Clawmaster 6:33
03. Chamber 6:39
04. Traces Of Liberty 4:01
05. Divine Act Of Lunacy 5:01
06. Grain 5:25
07. Breakwater 8:51
08. Cult Of Decay 4:46
09. Torn 4:43
10. Soulcarvers 7:51
Total:58:00




Finlandiyalı grubun 4. albumu. Bana göre ise üstüste 2. başyapıtı! Umutsuzluk ve hüzün dolu konsepte sahip "Until Fear No Longer Defines Us", tipik Fin melankoli duygusu, ağlayan akorları, akustik partları ve buğulu vokalleriyle önceki albümlerine kıyasla daha kolay dinlenebilir ve ilk dinleyişte sevilebilir.


Albümü daha ilk dinleyişte Amorphis "Am Universum" tadı aldım. Özellikle vokaller (yer yer Jonas Renkse ye dönüşüyor) çok benziyor.




Akustik yapılı "The Woods", hisli sözlerinin yanında, Manne Ikonen'in yumuşak, duygulu vokalleri ile sade bir açılış. Bu duygusallığı albümün tamamına yaymak mümkün. Aralara serpiştirilen tempolu parçalar için de.

Örneğin 2.parça 'Clawmaster' ile birlikte 'Chamber', 'Grain' ve 'Cult of Decay' gibi parçalarda da karanlık hava hakim fakat temiz gitar pasajları temiz vokalleriyle son derece başarılı birleştirilmiş.

Katatonia "Discouraged Ones" dönemini anımsatan kapanış parçası 'Soulcarvers' ı da başarılı bulmama rağmen kapanış parçası olarak seçilmesi ne kadar doğru tartışılır...

Albümdeki favorim ise heavy riffleri ve ölümcül vokalleriyle -aynı zamanda albümün en tempolu parçalarından olan- "Traces of Liberty".




Grup, post-rock ve melankolik doom metal elementlerinin kombinasyonunu hassas bir denge gözeterek yaparak modern bir sound yakalamış. Kesinlikle yılın en iyilerinden.

Review : Aphotic by Novembers Doom

Novembers Doom - Aphotic
Genre: Progressive Doom/Death Metal
Release Date: 10.05.2011


Tracklist
01. The Dark Host 08:08
02. Harvest Scythe 05:42
03. Buried 06:32
04. What Could Have Been 06:33
05. Of Age and Origin - Part 1: A Violent Day 05:04
06. Of Age and Origin - Part 2: A Day of Joy 03:19
07. Six Sides 07:47
08. Shadow Play 07:46
Total:50:40


Into Night’s Requiem Infernal ve The Novella Reservoir albümleriyle kanaatim o ki kariyerlerinin tepe noktasına ulaşmış Amerikalı Doom/Death grubunun yeni albümü The End Records etiketiyle yayınlandı. Albüm kapağındaki başarılı illüstrasyon çalışması Jason Hicks, Tommy Genest ikilisine ait. Dan Swano (KATATONIA/BLOODBATH/ NIGHTINGALE) nun miksajını yaptığı albümde Anneke Van Giersbergen (THE GATHERING/AGUA DE ANNEKE) de "What Could Have Been" parçasında konuk vokal olarak yeralmakta. Rachel Barton Pine (EARTHEN GRAVE)'ın violini ile eşlik ettiği parça fena olmasa da, bu kadro daha iyisini başarabilecek güce sahip... 

Albüm kritiği sayılamayacak bu yazım sadece albümü görmezden gelmediğimi belirtmek içindi. Fakat ne var ki, birkaç şarkı dışında albümün beni çok da sarıp sarmaladığını söyleyemem. "Buried" albümün en sıkı parçası olsa da benim ondan da çok dinlediğim, başarılı vokalleriyle Barış Manço ile Mikael Åkerfeldt arası gidip gelen, 4. dakikasından sonraki kısımlarıyla ise MDB stili hareketli bir hal alan kapanış parçası "Shadow Play".






Album Of The Month : A Rose For The Apocalypse by Draconian

Draconian – A Rose For The Apocalypse
Genre: Atmospheric Doom/Death/Black Metal
Release Date: 23.06.2011


Tracklist
01. The Drowning Age (7:18)
02. The Last Hour Of Ancient Sunlight (5:26)
03. End Of The Rope (6:34)
04. Elysian Night (7:52)
05. Deadlight (6:32)
06. Dead World Assembly (5:52)
07. A Phantom Dissonance (5:39)
08. The Quiet Storm (6:37)
09. The Death Of Hours (7:48)
10. Wall Of Sighs (5:14)
Total:64:52


İsveç'li Doom / Gothic grubu, 5. albümleri "A Rose For The Apocalypse" de, adı gibi kıyamet temasını işliyor ve doom soundunu tam anlamıyla yansıtıyor.
Seth'in kapak tasarımlarına hayran olduğumu her fırsatta söylesem de, kapaktaki çalışma da başlıbaşına mükemmel olsa da; üzülerek belirtmeliyim ki albüm temasıyla örtüşmemiş.
Adamların sayfasına yalakalık olsun diye "iyi olmuş, güzel olmuş felan" yazdım ama ı ıh olmamış...


Yalnız müzik anlamda da Septic Flesh melodileri duyar gibi olduğum parçalar yok değil. Sanki son dönemde bolca SF dinlemişler gibi.
Buna örnek olarak açılış parçası "The Drowning Age".  ın 4. dakikasından sonrasına dikkat çekmek isterim. Ki Anders Jacobsson'un hayvani vokalleri de yer yer Seth'i anımsatıyor. Ki anımsatsın da...
bunu kötü anlamda söylemiyorum, enerjik bir açılış parçası ve vokaller de olması gerektiği gibi. Lisa Johansson' un dokunaklı sesi -albüm genelinde olduğu gibi- nakarat kısımlarında havayı yumuşatır nitelikte.
Ama önceki albumlerine nazaran daha çok dikkatimi çektiğini söyleyebilirim  
(ses olarak=P).

Albumden ilk video klibi çektikleri single "The Last Hour of Ancient Sunlight" önceki albümlerinden izler taşımakta. Bana "Turning Season Within" albümündeki parçaları anımsatttı. 2:27 de ağırlaştırıp funeral atmosferine soktukları bölüm
intihar etmek için son derece uygun bir zaman.
Fakat albümdeki favorim bu parçadan sonra gelen "Elysian Night". Yankı yaratan efektlerin karanlık atmosferi tamamladığı mükemmel brutal vokal performansının yanında
ilerleyen bölümlerde Anders'ten konuşma şeklinde geçen düz vokaller de duymaktayız.
6. parça, albümdeki bir diğer favorim olan "Dead World Assembly".


Yok böyle bir hüzünlü melodi! Bunu yazanlar ya insanlarla aynı duygulara sahip değil
yada insan değil. 01:45' teki riffler ve tempo Paradise Lost' u anımsatırken,
parça başında ve 02:50'de Lisa'ya eşlik eden akustik gitar çok iyi düşünülmüş.
Sonlarına doğru keman sesi de duyduğumuz parça kendi gibi enstruman açısından da güçlü ve zengin.
Oldukça sert rifflere sahip "A Phantom Dissonance", Lisa'nın tatlı vokallleri sayesinde dengeleniyor, nakarat kısmı akılda kalıcı.
Lisa'nın sesine inceden akustik gitarlarların da eşlik ettiği bir başka parça olan "The Quiet Storm", albümde davulun en net duyulabileceği orta tempoya sahip bir parça.
Ağır rifflere sahip "The Death Of Hours" depresif vokallere ve
albümün en güzel gitar solosuna sahip.
Kapanış parçası klasik death-doom tarzı, farklı olarak ilerleyen bölümlerinde violin sesinin eşlik ettiği yavaş tempolu ama akılda kalıcı melodiye sahip bir parça.


Her ne kadar doom gothic hastası olsam da, orjinali varken benzerini dinlemek istemediğimden Draconian'ı hep esgeçmiştim. Çünki şimdiye kadar -birkaç parça dışında- albümleri hep "Velvet Darkness They Fear" devamı gibi gelirdi.
Fakat ARFTA eskiyle yeni arasında köprü oluşturması, şarkıların bütünlük göstermesi ve kanımca şimdiye kadarki en temiz Draconian kaydı olma özelliği taşımasıyla bambaşka bir yere sahip.
Katatonia "Brave Murder Day" ve Paradise Lost "Icon" sevenler başta olmak üzere hüzünlü birşeyler dinlemek isteyen herkese tavsiye edebileceğim albüm kesinlikle senenin en iyilerinden.